Tekniğin gözle görülür hali
Ben bir OnePlus One kullanıcısıyım. İşim gereği pek çok farklı markanın akıllı telefonunu denemiş olsam da OPO benim gerçek anlamda sahip olduğum ikinci telefonum, ilki ise HTC One S idi. Her ikisini de en başında tasarımı için aldığımı söylemem gerek. Teknik özellikleri bir yana görsel açıdan beni tatmin etmesi bu iki telefonun büyük avantajıydı. Eğer OnePlus’ın internet sitesine girerseniz sade ancak oldukça şık bir tasarımla karşılaşacaksınız. Tıpkı Apple’ın kendi sitesinde yıllardır yaptığı gibi. Her ne kadar sürekli olarak kılıf kullansam da OnePlus One 64 GB’ın en büyük tasarımsal özelliği arkadaki Sandstone kaplaması ve yaşattığı his. Aldığımdan beri o yüzeyi (kılıftan nedeniyle) sadece 5 defa hissetmiş olsam da onun orada olduğunu bilmek bana büyük haz veriyor. Saçma olsa da satın aldığım sırada sadece davetiye ile satılıyor olması kendimi özel hissetmemi sağlıyordu. Elbette Galaxy S5 gücünde bir telefonu neredeyse 3’te 1 fiyatına almış olma tatmini de büyük ancak bahsettiğim diğer özellikler mevcut olmasaydı OPO’dan bu kadar hoşlanacağımı sanmıyordum.
Benim telefonum teknik özellik olarak iPhone 6’dan kat kat daha iyi. Bazı noktalarda 3 katı daha güçlü ancak asla bir Apple değil. Benim için bunun çok bir önemi olmasa da pek çok insan için var. Hayatında her telefonu, belli süreliğine de olsa, hiç para vermeden kullanabilecek bir mesleğe sahipken bu iki telefona para vererek (ki OPO’ya sahip olmak sadece para vermekle olmuyor) sahip olmak Apple sevgisinin farklı bir versiyonu olarak görülmeli.
Tasarım, çoğu firmanın düşündüğünün aksine bütün donanımı koyduktan sonra kozmetik olarak hoş görülmesini sağlayacak son rötuş değildir. Apple’ın bu alandaki en büyük başarısı, tasarımın temel odak noktası olduğuna inanmasıdır. Steve Jobs’un Stanford’daki mezuniyet konuşmasını dinlemiş olanlar onun tasarıma ne kadar önem verdiğini bilir. Hatta o dandik Ashton Kutcher filminde bile eski iMac bilgisayarlarından itibaren tüm Apple ürünlerinin temelinde tasarım kalitesi bulunduğundan bahsedilmiştir.
Tasarım, ürününüzün bütünlüğünü oluşturur. Onun nasıl işleyeceğini, ne kadar işe yarayacağını, en önemlisi kullanıcıyı nasıl hissettireceğini şekillendirir. İşte bu yüzden Apple her zaman başarılı olacaktır.
Stabil tatmin sevgisi
Ama elbette içi boş bir muhteşem kutu yapmak da yeterli değil. İçerisindeki bileşenler son teknoloji olmasa da kullanıcıyı bir şekilde tatmin etmeli. Android telefonların bu kadar üstün özelliklere sahip olmasının sebebi işletim sisteminin açık kaynak olmasından kaynaklanıyor. Bu Android’in hem yeteneği hem de laneti. Açık kaynak olmasındaki en büyük sorun çeşitlilik imkânı. Dünyada sadece bir tane iOS telefon var ancak her gün artarak giden bir Android telefon pazarı mevcut. Eğer elinizde sadece tek bir cihaz varsa o zaman işler inanılmaz derecede kolay olur. Çünkü sonucun nasıl olacağını daha başlamadan bilirsiniz.
Apple’ın teknik anlamdaki en büyük başarısı “tekelciliği”dir. Eğer bir gün Apple’ın üretmediği bir telefonun iOS çalıştırdığını görürseniz işte o zaman Cupertinolu firmanın yok olmaya başladığını anlarsınız. Bu yüzden iOS asla ve asla başka bir markanın telefonunda olmayacak.
“…çünkü her şey stabil ve uyumlu. Bu da kullanımı kolay kılıyor. Ben senin gibi teknik detaydan anlamam işimi görüyorsa ve hızlıysa bana yeterli.”
Bu cümle her Apple muhabbetinde karşılaştığım ve cidden anlayışla karşıladığım bir cümle. Her ne kadar Apple’dan haz etmesem de firmanın başarısını ve bunun ardındaki gerçekleri göz ardı edecek değilim. Kapalı bir sistemin en büyük avantajı her şeyin sizin kontrolünüzde olması ve hiçbir rakibinizin bulunmamasıdır. iOS’tan şikayet etmek herkesin yapacağı bir şeydir. Peki ya bugüne kadar hangimiz Windows’tan şikayet etmedi? Windows 8 dünyanın en iğrenç işletim sistemidir bence. Kendi cihazlarıma bir kere bile yüklemedim, ama onun yerine Linux’u mu tercih ettim? Hayır, Windows 7’de kaldım.
Bu durumda iOS 8’in kötü olmasından şikayet eden birisinin iOS 7’de kalarak sorununu çözmesi yeterliyken Android’e geçmesini beklemek ne kadar doğru olabilir ki? Stabilite yani sabitlik, teknolojide önemli bir unsurdur. Evet, bu sizi fazla ileri götürmez ancak geri adım atmanızı da engeller. iPhone 6’nın teknik özelliklerine bakıldığında, ana hatları haricinde yan özelliklerinin de çok ilgi çekici olmadığını söyleyebiliriz. Rakiplerinden yıllar sonra gelen ve hâlâ kısıtlı kullanıma sahip NFC bile bunun örneğidir. NFC konusunda Apple sadece deneme yaptığını itiraf etmeli. Nitekim şu anda “Zaten çok kullanılmıyor ki” yalanının arkasına saklanıyorlar ancak şunu bilin ki Avrupa ve Amerika’da NFC oldukça sık kullanılan bir teknoloji. Sadece kişisel olarak değil farklı ürünlerde de temel özellik. Fakat bu parantez haricinde Apple hiçbir zaman sırf bulunsun diye bir teknolojiyi ürününe yerleştirmiyor. Hatta tam tersine mevcut olanları bile çıkartıyor.
Bu yılın başında tanıtılan MacBook tek bir USB girişine sahip. Type-C adındaki yeni model bu USB çift taraflı kullanılabilecek. Fakat Apple kesinlikle bu teknolojiyi yeni olduğundan kabul etmedi. Type-C’nin en büyük özelliği tasarımsal olarak daha ince cihazlar yapılabilmesini sağlamak. Dolayısı ile yine aynı sonuç; tasarım önceliği.