Teknoloji devleri 2020 yılına ABD mahkemelerinde kabul edilen bir davanın muhatapları olarak girdi. Google, Apple, Microsoft, Dell ve Tesla başta olmak üzere birçok şirkete karşı, Kongolu 13 aile çocuk işçi kullanılması, bu çocuk işçilerin ölmesi veya yaralanması, çocuk işçi çalıştırılmasına göz yumulması gibi savlarla dava açtı. Davada Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki kobalt madenlerinde çocuk işçilerin çalıştırıldığı, birçoğunun maden tünellerinde hayatını kaybettiği ve insanlık dışı çalışma koşullarında, insanlık dışı ücretler karşılığında emek sömürüsü yapıldığı iddia ediliyor.
İlginizi çekebilir: Facebook’un verilerinizi Cambrigde Analytica ile paylaşıp paylaşmadığını kontrol edin!
İçindekiler
Neden kobalt, neden Kongo, neden çocuk işçi?
Adı geçen teknoloji şirketleri başta olmak üzere ürünlerinde lityum-iyon piller kullanan pek çok firma için kobalt en önemli ihtiyaçlar arasında sayılabilir. Kobalt, akıllı telefonlardan tabletlere, dizüstü bilgisayarlardan elektrikli araçlara kadar, gezegendeki her lityum iyon şarj edilebilir pilde bulunur. Davada, kobaltı kendileri açısından en uygun şekilde temin etmek için bu şirketlerin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki düzensiz maden çıkarma sisteminden faydalandıklarını ve bozuk sistemin aynı şekilde devamı için destek sağladıkları söyleniyor.
Uzun yıllardır bu bölgedeki maden sahalarında çocuk işçilerin çalıştırıldığı, tüm çalışanların yüksek teknoloji ürünleri için büyük hayati risk altında çalıştığı bilinen bir gerçek olarak ortada duruyor.
Davacılar çocuk işçiliği, zorla çalıştırma, ölümler, yaralanmalar, vadedilen ücretlerin ödenmemesi, fiziksel ve zihinsel ıztırap gibi başlıklar için tazminat talep etmektedir. Ayrıca maden sahasındaki çevresel etkinin giderilmesi için bir fon oluşturulması istenmektedir.
Dünya kobalt kaynağının %60’ına ev sahipliği yapan Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde madenlerde en az 35.000 çocuk işçi çalışıyor. Yetişkin çalışanlar da günde yalnızca 2 dolar karşılığında çalışmak durumunda bırakılıyor. Bu konuda ayrıntılı veri edinmek isteyenler modern kölelik uzmanı Siddharth Kara’nın The Guardian‘da yayınlanan ilgili makalesine bakabilir.
Teknoloji devleri sorumlu tutulabilir mi?
Teknoloji devleri tüm bu bahse konu durumlardan kendilerinin sorumlu olmadığı iddiasında ısrar ediyor. Fakat Birleşmiş Milletler İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri’ne göre dünyanın herhangi bir bölgesinde faaliyet gösteren tüm şirketler insan haklarına saygı göstermek zorundadır. Hatta faaliyet gösterilen bölgedeki devlet yükümlülüklerini yerine getirmemiş –yani ilgili örnekte Demokratik Kongo Cumhuriyeti insan onuruna yakışan çalışma şartlarını sağlamamış ya da zorunlu tutmamış – olsa dahi şirketlerin sorumluluğu devam eder.
Bu şirketlerin bir diğer argümanı ise Kongo’daki insan hakları ihlallerinin sorumluluğunun Çinli tedarikçilerde olduğu söylemidir. Şirketlerin uzakta olması ve tedarik zincirlerinde birkaç katman ile ayrılması, kobalt ve diğer madenleri çıkaranlara kötü niyetli ve haksız muamele konusunda, o şirketlerin sorumluluğunu ortadan kaldıramaz.
Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nden kobalt tedarik eden şirketler, ülkenin bazı bölgelerinde madenin çıkarıldığı korkunç koşulların kesinlikle farkındadırlar. Uluslararası Af Örgütü raporlarının yanı sıra, bölgedeki kobalt madenciliği ile bağlantılı iş gücü ihlalleri, insan hakları grupları ve dünyadaki medya kuruluşları tarafından geniş çapta belgelenmiştir. Bununla birlikte, büyük elektronik ve otomobil markaları tedarik zincirlerinde çocuk işçiliğine tolerans göstermediklerini söylemlerinde sıkça belirtirken, insan hakları ihlallerini yeterince ele alınabilmesi için yeterli kaynak ya da zaman ayırmamış durumdadır.
Süslü sosyal sorumluluk projelerinde adlarını sıkça duyduğumuz firmaların, kendilerini var eden ve milyonlarca kişiye sattıkları ürünlerin üretim ve tedarik zincirlerinde yaşanan tüm insan hakları ihlallerine karşı sessiz kalması hatta bu ihlalleri maliyet azaltıcı bir unsur olarak kullanması riyakarca ve vahimdir.