James Webb Uzay Teleskobu‘ndan elde edilen görüntülerle yapılan ve çarşamba günü (22) Nature bilim dergisinde yayımlanan bir çalışma, Büyük Patlama’dan sonra ilk galaksilerin nasıl oluştuğuna dair bugün sahip olduğumuz anlayışı değiştirebilir.
Analiz edilen veriler, evrenin ortaya çıkmasına neden olan patlamadan 500 ila 700 milyon yıl sonra var olmuş olabilecek altı süper kütleli galaksinin kayıtlarını gösteriyor.
Çalışmanın yazarlarından Pennsylvania Eyalet Üniversitesi astronomi profesörü Joel Leja’ya göre, “Bu noktada sadece küçük, genç, bebek galaksiler bulmayı bekliyorduk, ancak daha önce evrenin şafağı olarak anlaşılan noktada bizimki kadar olgun galaksiler keşfettik.”
Ayrıca bkz: Microsoft Yapay Zekayı Mobil Platformlara ve Skype’a Getiriyor
Çalışmanın ilk yazarı Avustralya Swinburne Teknoloji Üniversitesi’nden Ivo Labbé, The Conversation web sitesinde dün (22) yayınlanan bir metinde, geçen yıl temmuz ayında James Webb’den gelen ilk görüntüleri analiz ettiğinde neredeyse kahvesini boğazında düğümlediğini söyledi: 13,1 milyar ışık yılı uzaklıkta 100 milyar yıldız kütlesine sahip bir galaksi. Bilim adamı “İmkânsızı keşfettik” dedi.
İçindekiler
Altı süper kütleli galaksinin keşfinin etkisi nedir?
Çalışmada sunulan görüntüler, ışığının Dünya’ya ulaşması 13 milyar yıl süren nesneleri gösteriyor. En şaşırtıcı olan ise, evrenin kökenine ilişkin mevcut kozmolojik teoriye (Büyük Patlama) göre evrenin o zamanlar “sadece” 700 milyon yaşında olmasıydı. Eğer model geçerliyse, bu, Labbé tarafından gözlemlenen ilk galaksinin rekor bir sürede bizim Samanyolu’muz kadar yıldız ürettiği anlamına gelir.
Bu ilkenin evrenin uzak noktalarında nasıl işlediğini anlamak için, ışığın boşluktaki hızı sabit olduğundan, uzayda gözlemlediğimiz nesnelerin bir zaman gecikmesine sahip olduğunu hatırlamalıyız. Yani şu anda gördüğümüz Güneş görüntüsü, sekiz dakika önce nasıl göründüğünün bir temsilidir (çünkü sekiz ışık dakikası uzaktadır).
Ancak James Webb giderek daha uzaktaki nesneleri gördükçe, bu da sözde “zamanın başlangıcına” yaklaştığı anlamına gelir. Bununla birlikte, tespit edilen yeni görüntüler o zamanlar imkânsız olurdu. Araştırmaya göre bu cisimler sanılandan çok daha büyük olmalarının yanı sıra, o dönemde tüm evrenin içerebileceği düşünülenden daha fazla kütleye sahipler.