Yıl 1977. Jimmy Carter Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olarak yemin ediyor. Brezilyalı futbol yıldızı Pele son maçını Japonya’da oynuyor. Yıldız Savaşları Bölüm IV- Yeni Bir Umut, droidler ve ışın kılıçlarıyla izleyicilerin gözlerini kamaştırıyor. NASA ise 20 Ağustos’ta Voyager 2‘yi fırlatıyor. 5 Eylül 1977‘de de ikiz sondasını takip etmek üzere Voyager 1 fırlatılıyor.
İlginizi Çekebilir: Voyager 2, NASA tarafından tekrar çevrim içi yapıldı!

Voyager uzay araçları hâlen uzay araştırmalarının en uç noktasındalar. Yıldızlararası uzayı veya güneşimizin ve gezegenlerinin içinden geçtiği galaktik okyanusu keşfeden tek sondalar olmaya da devam ediyorlar. Güneşi ve gezegenlerini araştırmayı bu kadar zorlaştıran şeyin bir kısmının da heliosfer olduğunu belirtmek gerekir. Heliosfer, güneşin manyetik alanı ve güneş rüzgârı adı verilen güneşten gelen yüklü parçacıkların dışa doğru akışı tarafından oluşturulan koruyucu bir baloncuktur.
45. yılına giren Voyager sondaları, bir nevi yıldızlararası zaman kapsülü de gibidir. NASA’ya göre sondaların her biri veri kaydetmek için sekiz kanallı bir kaset çalar taşıyor. Günümüzün modern cep telefonları ile karşılaştırıldığında yaklaşık 3 milyon kat daha az bellek içeriyorlar ve bu verileri günümüzün 5G internet bağlantısından yaklaşık 38.000 kat daha yavaş iletiyorlar.

NASA, bazıları Voyager sondalarından daha genç olan araştırmacılarının, güneşimizin daha eksiksiz bir resmini ve heliosferin yıldızlararası uzayla nasıl etkileşime girdiğini daha eksiksiz bir şekilde oluşturmak için Voyager’ın gözlemlerini daha yeni uzay araştırma görevlerinden elde edilen verilerle birleştirdiğini belirtiyor.
“Heliophysics misyon filosu, koronayı veya Güneş atmosferinin en dış kısmını anlamak, atmosferimiz ve yıldızlararası uzay da dahil olmak üzere güneş sistemi üzerindeki etkilerini incelemeye kadar Güneşimiz hakkında paha biçilmez bilgiler sağlıyor. Washington’daki NASA Genel Merkezi’ndeki Heliofizik Bölümü direktörü Nicola Fox bir basın açıklamasında: ” Voyager misyonları son 45 yılda Güneş’e ve onun etkisine dair anlayışımızı başka hiçbir uzay aracının yapamayacağı şekilde değiştirmeye yardımcı oldu.” dedi.
Voyager 1 ve 2, güneş sistemimizin (Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün) tüm dev gezegenlerini, bu gezegenlere ait 48 uyduyu, benzersiz halka sistemlerini ve manyetik alanlarını keşfetmemizi sağlamıştı.

Voyager uzay araçları dünya dışı yaşamla karşılaşmaları durumunda da bir mesaj içermekteler. Yeryüzündeki yaşam ve kültür çeşitliliğini tasvir etmek için seçilen ses ve görüntü kayıtlarının bulunduğu 12 inçlik altın kaplama bakır bir disk, bir fonografa yüklenmiş halde sondaların üzerinde bulunmaktadır. Cornell Üniversitesi’nden Carl Sagan‘ın başkanlık ettiği bir komite, 55 farklı dilde 115 görüntü, çeşitli doğal sesler (kambur balinanın şarkıları ve çağrıları dahil), farklı kültürlerden müzikler ve Dünya halklarından selamlamalar seçerek bu altın kaplama bakır disklere yüklemişlerdi.
Voyager 1, güneşten yaklaşık 22,3 milyar kilometre uzakta ve evrenin uzak noktalarını keşfetme misyonunu sürdürüyor.
Voyager’ın Jet Propulsion Laboratuvarı’ndan Linda Spilker bir basın açıklamasında, “Bugün, her iki Voyager da yıldızlararası uzayı keşfederken, insanlığa keşfedilmemiş bölgelerin gözlemlerini sağlıyorlar” dedi. “İlk kez bir yıldızın, Güneşimizin, heliosferimizin dışındaki parçacıklar ve manyetik alanlarla nasıl etkileşime girdiğini doğrudan inceleyebildik. Bu, bilim adamlarının yıldızlar arasındaki yerel komşuluğu anlamalarına yardımcı oldu ve bu bölge hakkındaki bazı teorileri de alt üst etti. Gelecekteki görevler için önemli bilgiler de sağlıyor.” dedi.