İçindekiler
Doc Brown ve Marty McFly aslında bize reklamları sunuyormuş :)
1989 yılında çekilen bir film o. Bilimkurgu sevenlerin, macera sevenlerin, genel olarak film sevenlerin, Michael J. Fox sevenlerin kısacası tüm geek kitlenin olmaza olmaz filmlerinden; Geleceğe Dönüş. Çoğumuzun evinde Blu-Ray versiyonları var ve biliyorum ki 102938475. kez izlemek için bir bahane arıyoruz. Özellikle aynı kafada olmayan bir misafir geldiğinden “Aaa, sen Geleceğe Dönüş’ü izlemedin mi?” bahanesiyle hemen koyuveriyoruz diskimizi yerine :)
Robert Zemeckis’in bu efsane filmi sadece filmolojik açıdan değil kültürel, sosyal hatta teknolojik açıdan da dünyayı etkiledi. Özellikle serinin ikinci filmi ile. Hâlâ içimizde hoverboard’ları, o inanılmaz Nike ayakkabısını ya da kendi kendine kuruyan montu bekleyenler var. Geleceğe Dönüş II, 21 Ocak 2015 yılında geçiyordu. (Bu arada evet henüz o güne gelmedik daha, bu siteye fazla güvenmeyin…) Yani çekildiği zamandan 26 sene sonrasında. Filmi izleyenler orada gördüklerine hayran kalmışlardı ve sordular “Acaba 2015’te bunları görebilecek miyiz?” İşte size Geleceğe Dönüş II’nin gerçekleşen kehanetleri.
ALTERNATİF ENERJİ KAYNAĞI
Filmde
Geleceğe Dönüş II’de karşımıza çıkan ilk ileri teknoloji Delorean’in yeni yakıt sistemi olan Mr. Fusion olmuştu. Marty’nin çöp kutusundan çıkarttığı atıkları Mr. Fusion’a ekleyen Doc Brown bu şekilde zaman makinesine plütonyum aramaktan da kurtulmuş oldu. Filmde ev enerji reaktörü olarak geçen Mr. Fusion çöplerden elde ettiği nükleer füzyon reaksiyonu ile güç üretiyordu.
Gerçek Hayatta
Bütün insanlığın varolduğu sürece hiç bitmeyecek ihtiyaçlarından bir tanesi de sabit enerji gereksinimidir. Günümüzde artık pek çok alternatif enerji kaynağı bulunmakta. Bunların pek çoğu uzun zamandır kullanılıyor. Misal güneş ve rüzgar enerjisi artık pek çok teknoloji firmasını göz bebeği. Bunun yanında artık elektrikle çalışan hibrit araçlar yükselişine devam ediyor. Yine de tıpkı Mr. Fusion gibi bir teknoloji arıyorsanız o zaman sizi NASA’ya götürelim. NASA 26 kg ağırlığında çöpten gaz üreten bir reaktör icat etmeyi başardı. Yaklaşık 1,44 kg’lık çöpü 537 derecede yakarak nihayetinde metan yakıt üretiyor. Bu güç de astronotların uzaydan eve dönüşlerinde kullanılmak üzere saklanıyor.
DRAONE’LAR
Filmde
Marty geleceğe adımını atar atmaz başını belaya sokmaktan kurtulamamıştı. Kadim aile düşmanları Tanner’lardan 2015’teki Biff ile kapışması sonucunda hoverboard kovalama sahnesinin ardından Biff tutuklanıyordu. Hill Valley gazetesine de haber olacak bu olay için gazeteciler de oradaydı ancak filmde gazeteciler yerine uçan insansız robotlar bulunuyordu. Öte yandan gece
köpek gezdiren drone’u da unutmamak lazım.
Gerçek Hayatta
İlk olarak askeri alanda kullanılmaya başlayan drone’lar artık teknoloji mağazalarında bile bulabileceğiniz düzeyde standart bir ürün haline geldi. Farklı ihtiyaçlara göre farklı şekillerde üretilen drone’ların kullanımı o kadar yaygınlaştı ki yurdum insanı sigara için bakkala drone göndermeye bile başladı :) Amazon bile kargo taşıma işleminde drone’ları kullanmak niyetinde. Ancak birkaç blogger haricinde drone’ları gazetecilik alanında göremedik fazla. Her ne kadar Amerika’da Profesyonel Drone Gazeteciliği Topluluğu adında bir grup olsa da henüz bu alanda drone’lar varlığını hissettirmiş değil.
HANDS-FREE OYUNCULUK
Filmde
Aslında filmde hands-free (yani elleri kullanmadan) oynanan oyunları göremiyoruz ancak bu teknolojiyi belirten bir anekdot geçiyor. Marty kafeye girdiğinde Wild Gunman adlı arcade konsolunu görüyor ve oyunu inceleyen çocuklara nasıl oynandığını göstererek hava atmaya çalışıyor. Lakin çocuklar etkilenmek yerine “Ellerini kullanarak oyun mu oynuyorsun? Bebek oyuncağı gibi bu” diyerek oyunu aşağılıyorlar. Dolayısı ile hands-free oyunlara da bir gönderme yapılmış oluyor.
Gerçek Hayatta
Dünyada % 100 şekilde hands-free oyun teknolojisi yaygın olmasa da başladığını bilmek gerek. Her şey Nintendo’nun Wii konsolu ile başladı ve Sony’nin Move’u ile devam etti. Lakin handsfree oyunlardaki gelişmenin en babasını hiç şüphe yok ki Kinect ile Microsoft becerdi. Belki her ortamda % 100 verim ile çalışmıyor ancak bu alandaki en başarılı cihazın Kinect olduğunu söylemek şart. Özellikle Xbox One ile gelişen Kinect 2 ciddi anlamda tecrübe edilmeye değer bir cihaz. Sadece oyunlar değil kontrol mekanizması kısmında da oldukça başarılı
olan Kinect handsfree teknolojilerin ilerlemesinde kesinlikle büyük öncü.
AKILLI EVLER
Filmde
Marty’nin gelecekteki evi bilimkurgu hayranları ve geek’ler için tam bir görsel şölendi. Evdeki her şey sesle kontrol ediliyor, kendi kendisini temizliyor, eve geldiğinizde sizi karşılıyordu. Evdeki televizyonda geniş ekran, ses komutu, görüntü içinde görüntü, çoklu ekran seçeneği, telefon görüşme imkanı vardı. Taze meyve robotu emredildiği anda yukarıdan aşağıya iniyordu.
Gerçek Hayatta
Artık her şeyin akıllandığı bir dünyada evlerimizin de bu özellikten yararlanması kaçınılmazdı. Evlerdeki akıllı teknoloji fırın ve çamaşır makinesi gibi beyaz eşyalarla başlayarak buzdolabı, TV, ampullere kadar ilerledi. En nihayetinde NFC teknolojisinin canlanması ile tam teşekküllü akıllı evler bizlere sunulmaya başladı. Bill Gates’in malikanesi bu anlamda en ideallerinden bir tanesiydi. Malikanede zaten pek çok şey komut sistemi ile çalışıyor. Bunun yanında NFC teknolojisini kullanarak bir odaya girdiğiniz anda sizin sevdiğiniz müziklerin olduğu playlist çalıyor, oda sıcaklığı ve ışıklar ona göre ayarlanıyor, vs.
ULAŞIM
Filmde
Geleceğe Dönüş II daha en başında bizlere taşıma konusunda ne tür bir fantezi hayal ettiğini gösteriyor. Filmin en başında doktor, Marty ve Jennifer geleceğe gitmek için Delorean’e bindiklerinde Marty “Biraz daha geri gitmelisin doktor. Bu yol 88 mil hıza ulaşmak için yeterli uzunlukta değil” diyor. Doktorun cevabı ise “Yol mu? Gittiğimiz yerde yola ihtiyacımız olmayacak” oluyor. İşte o anda zaman makinesinin yerden yükseldiğini ve lastiklerinin yatay konuma gelerek bir uçan araç haline dönüştüğünü görüyoruz. Zaten hemen bir sonraki ve daha ileri sahnelerde sürekli uçan araçlarla karşılaşıyoruz. Filmde tostos gibi çok klasik yapıda araçlar bile aslında birer uçan araç olarak karşımıza çıkıyor.
Gerçek Hayatta
Ne yazık ki henüz elimizde uçan araçlar yok. Belki birkaç tane hem karada hem denizde giden araç var ancak onların da çok kullanışlı olduğu söylenemez. Hovercar dediğimiz yerin üstünde süzülerek giden teknoloji çok uzun zamandır deneniyor. Mevcut durumda henüz commercial yani ticari bir ürün oluşturacak kadar ileriye gidilemedi lakin Aeromobil’in büyük umutlar taşıyan denemeleri oluyor. GD2’deki bir diğer dillere destan araç Hovercraft yani uçan kaykay için umutlar Hendo firmasının denemeleri ile yeşermeye başladı.
Lakin Lexus geçtiğimiz günlerde bu alanda büyük bir adım atladı. Dünyaca ünlü Lexus firması ise dün resmi internet sitesinde “Lexus gerçek bir Hoverboard yarattı” açıklaması ile büyük bir ilgi topladı ve Hoverboard’ın tanıtıldığı çok kısa bir video yayınladı. Video, kaykaycının bindiği anda bitiyor ama Hoverboard’ın uçtuğu açıkça görülüyor. Ayrıca projenin başında Lexus’un başmühendisi Haruhiko Tanahashi’nin olduğunu da belirtmek gerek. Ayrıca, Hoverboard’dan çıkan duman geçtiğimiz yıllarda birçok örneği görülen kuantum levitasyonu‘nu akıllara getiriyor. Bundan yola çıkarak Hoverboard’ın metal bir zemin üzerinde sürülebileceği söylenebilir. Şimdilik Lexus tarafından verilen bilgiler bu kadar ancak, resmi sitede her hafta yeni fotoğraflar ve videoların yayınlanacağı belirtiliyor.

GİYİLEBİLİR TEKNOLOJİLER
Filmde
Giyilebilir teknolojiler Geleceğe Dönüş II’den çok önce Hollywood’un aklında olan bir teknolojiydi. En başından Star Trek serisinde Geordi La Forge karakterinin sürekli olarak taktığı gözlük ve görmek için kullandığı VISOR adlı teknolojiyi örnek gösterebiliriz. Bunun yanında robot kıyafetleri, uçmamızı sağlayan botlar ve daha nicesi var. GD2’de de Marty’nin ilk elde ettiği giyilebilir teknoloji kendi kendini ayarlayan ve kurutan montu olmuştu. Ama esas hayran bırakan Nike Air Mag ayakkabılarıydı. Bunun yanında Marty’nin çocuklarının taktığı gözlüklerden hem film izleniyor hem de telefon görüşmesi yapılıyordu.
Gerçek Hayatta
2014 senesi deyim yerindeyse tam bir giyilebilir teknoloji çılgınlığı devri oldu. Google Glass ile başlayan bu akım hızını kesmeden devam etti. Süreç boyunca o kadar ilginç cihazlar ortaya çıktı ki; ısısını ortama göre ayarlayan kıyafetlere kadar pek çok şey gördük. Hatta Nike bundan dört sene önce 1,500 adet Nike Air Mag ayakkabı üretip sattı. Elbette bunlar sadece replikalardı ancak Nike’ın bu anlamda çalışması sürüyor. Bunun yanında Blake Bevin’in kendi kendini bağlayan bağcık projesi de mevcut. Lakin elbette bu konuda en büyük etki Google Glass ve ardından çıkan takipçileri; Sony SmartEyeglass ve Toshiba Glass.