Elon Musk‘ın şirketlerinden biri olan Space X, bazılarınızın hatırlayabileceği gibi geliştirilmesine 2012 yılında başlanan ve yeniden kullanılabilen roket yapma çalışmalarına başlamıştı. Bilmeyenler için özetlemek gerekir ise;
Tasarlanan roketin fırlatıldıktan sonra tekrardan Dünya’ya dönüp hazırlanan platforma inmesi gerekiyor. Bu sayede roket daha az para harcanarak yeniden kullanılabilecek. Geçtiğimiz sene, okyanusa kurulan platforma inmeyi deneyen Falcon isimli roket birçok kez başarısız oldu.
En son tasarlanan Falcon 9 roketi Amerika Birleşik Devletleri zaman dilimi ile 21 Aralık 2015 tarihinde, saat 20.29’da Florida’daki Cape Canaveral hava kuvvetleri üssünden başarılı bir şekilde kalkışını gerçekleştirdi. Saat 20.00 sularında halk roketi izlemek için coşku ile toplanmışken son açıklamalar ve projede yer alanlar Falcon 9 hakkında yorumlar yaptı. Aynı anda da Falcon 9’un uydusunu taşıdığı Orbcomm şirketi webcast ile roketin tüm kalkış ve iniş anının canlı yanını yaptı. Son saniyelerde herkes nefeslerini tutmuş kalkış anını beklerken (ben de dahil) o meşhur geri sayım başladı ve roket platformundan ayrıldı, tabiri caiz ise ok yaydan çıktı. Halk alkışlar eşliğinde roketin yükselmesini seyrederken kontrol bölümündeki ekip nefeslerini tutmuş ilk yakıt kapsülünün ayrılmasını bekliyordu. Roket 74.2’nci kilometreye ulaştığında saatte 6012 kilometre hızla giderken yakıt kapsülünü bıraktığında halk ortalığı alkışa boğduğu sırada, kontrol adasındakiler kısa bir “oh” çekip nefeslerini tutarak izlemeye devam ettiler çünkü o sırada roketin son hızı olan saatte 25937 kilometrelik hıza çıkıp (hızı heyecan verici değil mi? yoksa sadece bana mı öyle geliyor?) 631 kilometrelik yolunu tamamlamasına 9 dakika 50 saniye kalmıştı. Ve sonunda roket uyduyu başarılı bir şekilde bırakıp Space X’in karargahı olan Hawthorne, California’ya inişini başarılı bir şekilde seyircilerin çığlığı ve kontrol odasındakilerin hani o filmlerde gördüğümüz sevinç çığlıkları ve göz yaşları ile gerçekleştirdi. Tam anlamı ile Türk haber kanallarının klişesi olan “filmleri aratmayan bir sahne idi”. (Resmen tek solukta yazmış gibi oldum. Aşırı heyecanlıydı.)
Roketin temeldeki çalışma güzargahının daha iyi anlaşılabilmesi için bu görsel yardımcı olacaktır. (Falcon 9’un ilk testine aittir.)
Şimdi sıra geldi roket hakkında bildiklerimize, sonrasında da küçük kopyası olan Blue Origin‘in New Shepard’ına değineceğiz.
Yüksekliği 70 metre ve ağırlığı 541300 kilogram olan bu roketin kalkışını sağlayan ilk kısımında deniz seviyesinde 6806 KN’luk ve vakumlu ortamda ise (uzay boşluğu simülasyonu) 7426 KN’luk itiş gücü elde ettiren ve yanma süresi 162 saniye olan 9 adet Merlin isimli motoru bulunmakta (kafanızda daha kolay canlandırabilmeniz için söyleyeyim, 1 KN = 100 kg, hesabı siz yapın).
Kalkışı sağlayan birinci kapsül ayrıldıktan sonra ikinci kısımda tek motor bulunmakta ve boşluktaki itiş gücü 934 KN ve yanma süresi 397 saniye. İkinci kısım da birinci kısım gibi alüminyum ve lityum karışımdan olan bir malzemeye sahip (bu kadar detaya da bir tek biz giriyoruz herhalde, farkımız). Falcon 9 istenildiğinde yolcu, istenildiğinde ise kargo taşıması için tasarlandı. Bu esnekliği değiştirilebilir iki başlığı sayesinde mümkün oluyor. Yolcu taşıyan başlığı erzak ve araç-gereç ile birlikte 6 kişi taşıyabiliyor ve boyutları 8.1 metre yüksekliğinde, 3.7 metre çapında. Kargo başlığı ise (fırlatmanın yapıldığı başlık) 13.1 metre yüksekliğinde ve 5.2 metre çapında (yani bir belediye otobüsünü rahatlıkla alabilir).
Daha detaylı bilgiyi Space X’in resmi internet sitesinden alabilirsiniz.
Gelelim ufaklığa yani Blue Origin’in New Shepard’ına.
Falcon 9 ile New Shepard arasında dağlar kadar fark var. İlk olarak tanıtımları aşırı bir Amerikan milliyetçiliği ile hazırlanmış (verilen teknik değerlerin global olmaması gibi) ve bu da global olarak iş yapmalarını daha zorlaştıracağı düşüncesindeyim. New Shepard tek bir motor ile çalışıyor ve Falcon 9’un çeyreği kadar yani yani yanında Hobbit gibi kalıyor. Space X’in Blue Origin’den daha sonra bu inişi gerçekleştirebilmesine rağmen başarısının sebebi hem pazarlamasının iyi yapılmış olması hemde New Shepard’dan neredeyse 4 kat daha büyük olması. 4 kat daha büyük olması demek 4 kat daha fazla zorluk demek. New Shepard’ın çalışma prensibini 6 aşama da şu şekilde anlatabiliriz;
Roket havalanıyor, yolcu kapsülü ayrılıyor, motor ve yakıt deposunun bulunduğu ana roket kısmı inişe geçiyor, üst tarafında bulunan panellerini ve çevresindeki 4 adet ayağını açarak inişini gerçekleştiriyor, son olarak yolcu kapsülü paraşüt ile inişini gerçekleştirmiş oluyor.
Karşılaştırmayı doğru yaptığıma inanarak Space X’in Blue Origin’e oranla daha büyük bir başarı yakaladığı kanısındayım.
Elon Musk gibi insanlar sayesinde dünya hep bir adım ileri gitmiş olacak. Ancak Jeff Bezos‘un da hakkını yememek lazım
Falcon 9’un kalkış ve iniş anını aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz.
Bu da New Shepard’ın yolculuğu.