İkinci Dünya Savaşı dünyanın alındaki en çirkin yaralardan bir tanesi olsa da onun geleceğe yatırım yapan bazı yönleri de oldu. Bu da en çok bilim ve teknoloji alanında mevcuttu. Devasa bilgisayarlardan küçük çantalarımızda kaybolan minik cihazlara kadar süregelen bu gelişimde 12 tane bilgisayar var ki onların her biri bu yolda birer mihenk taşı. Misal bu yıl Colossus 70. yaşını kutluyor. İkinci Dünya Savaşı’nda da önemli bir rol oynayan bu devasa cihaz ve onun devamında gelenleri sizlere sunuyoruz. İşte dünyayı değiştiren 12 bilgisayar.
Colossus (1944)
Sizlere Bilgisayar tarihinin az bilinen 10 bilgesi galerisinde programlanabilir bilgisayar kavramını ilk bulan Charles Babbage’dan bahsetmiştik. Belki Babage’ın ömrü onu görmeye yetmedi ancak yaklaşık 100 yıl sonra 1944’te ortaya çıkan Colossus dünyanın ilk tamamıyla programlanabilen ve elektronik dijital bilgisayarı olarak ortaya çıktı. Cüssesinden dolayı Colossus yani devasa yapı adını alan bu bilgisayar Boolean operasyonlarını, telefon soket noktaları, kablo ve switch’lerini yeni görevler yapmak adına programlamak için gerekli olan fiziksel manipülasyonu sağlama adına vakkumlu tüpler kullanıyordu. Tommy Flowers tarafından tasarlanan cihaz Alan Turing’in kripto-analiz olasılık teorisinden esinlenilmiştir. Toplamda 10 adet Colossus bilgisayarı kurulmuştu ve her biri geniş odalarda yer alıyordu. Toplamda 2.3 metreden daha yüksek sekiz sunucu rafı iki sıra halinde 5.5 metre uzunluğunda bir alana yayılmıştı. Şu anda tam teşekküllü bir replikası 2007’den beri Bletchley Park’taki Ulusal Bilişim Müzesi’nde bulunmaktadır.

Magnavox Odyssey (1972)
Artık günümüzde oyun için PC mi, konsol mu kavgası devam ederken akla gelen Atari, Nintendo, Sony, Microsoft gibi isimler bir yana dursun evde video oyun eğlencesini başlatan cihaz Magnavox Odyssey olmuştur. Ralph Baer tarafından geliştirilen bu cihaz 1972’de ortaya çıktı ve üç yıl içinde 300,000’den fazla sattı. TV’de kullanılmak üzere tasarlanan Magnavox Odyssey’in oyunları kartuşlarda bulunuyordu ve ekranın üzerine plastik bir kaplama koyuyordunuz. Tenis, futbol, hokey ve rulet gibi oyunlar bu kaplamadaki görsellere arkadaki ışık yönlendirilmeleri yansıtılarak oynanıyordu.Bunun yanında Magnavox Odyssey ile birlikte ilk atış oyunu da ortaya çıktı. Yine ışığın hedef alınarak oynandığı bu oyun gerçek boyutta pompalı tüfek bile içeriyordu. Şimdi oldukça sıradan gelen bu cihaz zamanında Pong’un patent davası yüzünden Atari’nin çok başını ağrıtmıştı. Nitekim Pong ile Odyssey’in tenis oyunları birbirine çok benziyordu. Nitekim Odyssey olmadan bugün belki sevdiğimiz pek çok oyunu göremeyecektik.

Xerox Alto (1973)
Şu sıralar biz onu yazıcıları ile tanısak da Xerox’un zamanında sağlam bilgisayar girişimleri mevcuttu. Xerox Alto’nun en büyük özelliği ise grafiksel kullanıcı arayüzünü (GUI) ve Douglas Engelbart’ın fare girişini mantıklı bir kombinasyonla kullanan ilk bilgisayar olmasıydı. Xerox Alto her ne kadar binlerce üretilmiş olsa da asla ticari amaçla satılmadı. Bunların hepsi Xerox’un tesislerinde ve üniversitelerde kullanıldı. Xerox Alto siyah beyaz bit-boyutlu VDU, üç tuşlu fare, görsel arayüz ve 2.5MB değiştirilebilir depolama alanı ile geliyordu. Xerox Alto GUI giriş (input) konseptini çıkış (output) için de gerçekleştirebilen bir bilgisayar oldu. Bu şekilde bilgisayarda görüldüğü gibi çıktı alma imkanı sağlayan ve o sıralar Xerox’un ürettiği lazer yazıcılarla çalışması da mümkün olan bir bilgisayardı. Kısacası Xerox Alto kullanıcıların bilgisayarla olan etkileşimini kökten değiştirdi kişisel bilgisayarların (PC) donanım tasarımlarına büyük etki etti. Onu Apple Macintosh takip etti.

MITS Altair 8800 (1975)
Altair 8800’ün bu sayfalarda yer almasının iki sebebi var; öncelikle pazarda uygun fiyatlı ilk bilgisayar kiti olması, ikincisi ise bilgisayar mühendisliği ve tasarımcılığının geleceğine yaptığı büyük etki ve bu şekilde bilişimin çehresini değiştirmiş olması. O zamanlar 400 dolarda az bir fiyata satılan Altair 8800 içerisinde sekiz bit’li Intel 8080 işlemci ve 256 byte bellek mevcuttu. Ekran olarak sadece resimde gördüğünüz ön taraftaki LED ışıklar bulunuyordu. Klavyesi de yoktu. Bütün veri girdilerini switch’lerle yapabiliyordunuz. Peki, bu cihazı mucizevi kılan şey neydi? Belki ticari kullanım için hiç uygun değildi ancak açık 100 satırlık bilgisayar veri yolunun standart S-100 veri yoluna dönüşmesi, daha sonradan Microsoft gibi bir şirketi kuran ikili Paul Allen ve Bill Gates’in cihaz için, ilk programlanabilir program dili olan Altair BASIC’i yazmış olması onu ayrı bir yere koyar.

Apple 1 (1976)
“Dünyayı değiştiren” konsepti geçer de Apple işin dışında kalır mı? Elbette bu listede ona da yer var. Apple’ın bilişim zekası olarak görülen Steve Wozniak’ın tasarlayıp kendi eli ile yaptığı ilk bilgisayar Apple 1 sadece 200 adet üretildi ve tanesi 667 dolara satıldı. Steve Jobs ise bunları satacak bir iş kurma tarafı ile ilgilendi. Lakin bu Apple devriminin başlamasına yeterli oldu. Apple I zamanın diğer bilgisayarlarının aksine bir takım halinde satılmıyordu lakin bilgisayarın tam teşekküllü devre kartı yine de bir güç kaynağıyla ekrana bağlanmak zorundaydı ve tam olarak çalıştırabilmek için belli açıklamalar gerekiyordu. Altair 8800’ün aksine Apple 1 televizyona bağlanabiliyordu ve kontrol için LED ışıklarla switch’lere ihtiyacınız yoktu. Apple 1’in başarısı Apple 2’nin beş milyondan fazla satmasını sağladı.

Commodore PET (1977)
Commodore Personal Electronic Transactoe (PET) tam anlamıyla entegre, tak çalıştır ilk bilgisayar olarak tarihe geçti. 1970’lerde Commodore’un tüm olayı hesap makinesi yapmaktı. Ne zaman ki o sıralar bu makinelerin kalbi olan Texas Instruments çiplerin fiyatı tüm hesap makinesinin maliyetinden fazla oldu, firma yeni işlemci yongaları arama işine koyuldu. Sonunda da KIM-1 adlı bilgisayar setini çalıştıran bir işlemci yongası buldu. Commodore başkanı Jack Tramiel o sıralarda Apple 2 prototipini satın alma fırsatını çok pahalı olduğu gerekçesi ile es geçmiş ve daha ucuz alternatifler peşine düşmüştü. Sonucunda ise PET’i ortaya çıkarttı. 6502 işlemci kontrolündeki dahili ekran, klavye ve kaset sürücüsünün bir olduğu setin en büyük özelliği ise metal bir kasaya yerleştirilen yekpare bilgisayarın veri bantlarını depolamak için içerisinde dahili “datasette” bölümünün, daha fazla bellek için genişleme portları, bant sürücüsü, paralel port ve modeminin olmasıydı.İlk başlarda hesap makinesi geçmişinden kalma küçük bir klavye ile başlasa da daha sonrasında tam boyutta ve fonksiyonda bir klavye sunuyordu bizlere. Geri o zaman da PC’den çok yazar kasaya benziyordu ama neyse…

Sinclair ZX80 (1980)
Özellikle İngiltere’de bilgisayar eğlencesini evlere getiren ve Altari’den çok daha iyi iş çıkartan Sinclair ZX80’in içerisinde 3.25MHz Z80 işlemci, 1KB RAM ve 4KB ROM bulunuyordu. Cihaz Sinclair BASIC adlı bir programlama dilinin yanında bir de işletim sistemi barındırıyordu. Beyaz kasasının üstüne mavi klavye ile zamanında tam bir “şekil” olan ZX80’i yine televizyona bağlayarak çalıştırabiliyorduk. Sıradan bir kaset oynatıcı ile oyunları oynayabildiğiniz Sinclair ZX80 aslınd açok da güvenilir bir cihaz değildi. Ondandır ki satış rakamı anca 50,000’e yakın bir yerlerde kaldı.

IBM PC (1981)
Bilgisayarlarla alakalı tarihsel bir galeriden bahsedip de IBM’den söz etmemek olmaz. Bu konuda da elbette IBM’in 1981 yılında çıkan IBM PC’sini ele almak lazım. PC alanında bir devrim yaratan bu cihaz o kadar çok tutuldu ki bir ara gazetelerde çıktığı yıl iş günlerinin her dakikasında bir IBM PC’nin satıldığı yazıyordu. Commodore PET ve Apple II gibi o zamanlarda mikrobilgisayar alanına hükmeden rakiplerine inat içeriye dalan 5150 modeli iş kullanımı ve hobi bilgisayarları arasındaki boşluğa adeta sağlam bir köprü gibi yerleşti. İki sene sonra IBM PC TX’in duyurulması ile işleri daha büyüten IBM devrime yeni bir adım kazandırarak içerisinde dahili depolama alanı (10MB) bulunan ilk bilgisayarı piyasaya sürmüş oldu ve bunun bir standart haline gelmesini sağladı.

Osborne 1 (1981)
Osborne 1 masaüstü olmasa da mobil bilgisayarlar alanında onların büyük büyük babası olarak yer edinebilecek bir cihaz. 10.7 kg ağırlığındaki bilgisayar 1000 pound’luk fiyatıyla çok da ucuz sayılmazdı. İçerisinde CP/M işletim sistemi ile gelen Osborne 1 tam teşekkülü bir iş bilgisayarı olarak tarihe geçti. Nitekim tek sorunu koca kasaya yerleştirilmiş 5 inçlik ekran olmuştu. Öte yandan tek taraflı disket sürücüsü de depolama açısından problem oluşturuyordu. Kısacası ne hızlı, ne geliştirilebilir ne de pratik bir bilgisayardı ancak türünün ilk örneği olduğundan ayda 10,000 adet satma başarısını da göstermişti.

Commodore 64 (1982)
İşte o oyun dünyasının kesinlikle gelmiş geçmiş en baba bilgisayarlarından bir tanesidir. Kendisi ile benim de 89 yılında tanışmışlığım ve bolca vakit geçirmişliğim olan C64 hayatı boyunca tüm dünyada 22 milyondan fazla satıp 1 milyar dolarlık satış rakamı elde ederek Guinness Dünya Rekoru’nu elde etmiştir. 8-bit’lik bu ev bilgisayarı hem IBM’den ucuzdu hem de genişleyebilme yetisine sahipti. Anakartın üzerindeki girişler sayesinde etkileşimi oldukça basit olan bilgisayarın ayrıca harici ROM kartuş girişi de veri yolunu genişletmeyi sağlıyordu. Adındaki 64 rakamını veren 64KB RAM’de onu zamanının ötesine taşıyan bir diğer unsurdur. Commodore’un hazırladığı detaylı oyun geliştirme klavuzu sayesinde geliştiricilerin de kolaylıkla kullanabildiği C64 kısa zamanda en popüler oyun bilgisayarı oldu.

NeXT Cube (1990)
NeXT Cube aslında bu listede bir kendi başına bir devrim yarattığı için bulunmuyor. Nitekim Cube her ne kadar sağlam donanımsal ve yazılımsal özelliklere sahip olsa da ticari açıdan 3 senelik başarısız bir satış dönemi yaşayan bir bilgisayardı. Steve Jobs’ın Apple’dan ayrıldıktan sonra açtığı şirketin ikinci ürünü olan NeXT Cube üst seviye bir çalışma bilgisayarıydı ve içerisinde NeXTSTEP adında bir işletim sistemi ile oldukça pahalıya satılıyordu.
Onu bilgisayar tarihinin devrimsel niteliğinde kılan olay haziran sayımızda sizlere anlattığımız Sir Tim Berners-Lee’nin World Wide Web’i dünyaya tanıtmasını sağlayan cihaz olması. İlk internet tarayıcısının ortaya çıkmasına yardım eden NeXT Cube dünyanın ilk internet sunucusu olma özelliğini taşır.

Compaq Concerto (1993)
Katlanabilir bilgisayarların atası listemizin son neferi. Compaq Concerto 1993 yılında çıktığında taşınabilir bilgisayar alanında önemli bir adıma öncülük etmiş oldu, nitekim daha önce benzer bir ürün hiç görülmemişti.
Üstelik Concerto Windows 3.1 işletim sistemi ile uyumlu olan elektronik bir kalemle birlikte geliyordu. Bu şekilde el yazıları ekrana aktarılabiliyordu. Şu sıralar 2’si 1 arada cihazlarda gördüğümüz ayrılabilir klavye mantığı da ilk olarak Concerto ile ortaya çıkmıştı. Bu şekilde kalem yardımı ile sadece ekranı kullanabiliyordunuz. Cihazın ana kartı, depolama alanı ve disket sürücüsü ekranın alt kısmına yerleştirildiği için de hiçbir kaybınız olmuyordu. Lakin tek sorun cihazın 2 kg gibi bir ağırlığa sahip olmasıydı. Dolayısı ile yanınızda kolayca taşımak çok da mümkün değildi. Ayrıca elektronik kalem de her zaman düzgün çalışmıyordu ancak günümüz 2’si 1 arada cihazların ortaya çıkmasına sebep odur.

İçindekiler