Dizi ve film denilince akla gelen ilk platform Netflix’tir. Dünya genelinde en çok izlenen video akış platformu olan Netflix televizyon kanallarını geride bırakmış ve milyonlara varan abone sayılarına ulaşmıştır. Yerli-yabancı film ve dizi içeriklerini hızlı bir şekilde artıran Netflix aksiyondan maceraya, komediden romantiğe, gerilimden korkuya ve bilim-kurguya kadar çok farklı türde içeriklere ev sahipliği yapmaktadır.
Göz atmak isteyebilirsiniz: Yalan Makineleri Yüksek Teknolojiye Geçiyor
İçindekiler
Roma
Oscarlı yönetmen Alfonso Cuaron Roma’da 1970’li yılların siyasi kargaşasında, bir evde hizmetçi olarak çalışan Yalitza Aparicio’ya odaklanıyor. Mexico City’de geçirdiği kalburüstü çocukluğun Cuaron’u sınıf, sevgi ve imtiyaz üzerine olan bu yarı biyografik eseri yaratmada ilham kaynağı olduğu açıkça fark edilebiliyor. 75.Venedik Film Festivali’nde büyük ödül Altın Aslan’ı kazanan Roma, sosyal hiyerarşi ve aile içi çatışmaları son derece canlı ve duygusal bir portre halinde izleyicilere sunuyor. Siyah beyaz çekilen film hikaye anlamında sıradan gibi görünmesine karşın alt metinleri ve Sinematografi açısından değerlendirildiğinde muazzam bir filmle karşı karşıya kalındığı anlaşılabiliyor. İki farklı sosyal statüye sahip kadının benzer olaylarla karşılaşmaları sonucunda ayakta kalma mücadelelerini ve birbirlerine nasıl destek olduklarını güzel alt metinlerle süsleyerek anlatmayı başarıyor.
The Irishman
Martin Scorsese’in bir yıldızlar geçici olan The Irishman’inde Robert De Niro, Al Pacino ve Joe Pesci gibi ustalar rol alıyor. 2019 yapımı filmin 10 dalda Oscar adaylığı bulunuyor. Charles Brandt’in kitabından uyarlanan The Irishman 2.Dünya Savaşı sonrasında Amerika’nın suç ve mafya dünyasını konu alıyor. Filmde bu dönemde yaşanan olayları işçi sendikasında memur ve mafya tetikçisi olan Frank Sheeran’ın gözünden izliyorsunuz. Ayrıca filmde o döneme damga vuran John F.Kennedy suikasti ve Jimmy Hoffa cinayeti gibi olaylar da es geçilmiyor.
Marriage Story
Noah Baumbach’ın modern bir boşanmanın tarihini son derece cesur bir şekilde anlattığı bu filmin başrollerini Adam Driver ve Scarlett Johansson paylaşıyor. Dağılan bir evliliğin ve birlikte kalmaya çalışan bir ailenin hikayesini dokunaklı ve şefkatli bir şekilde anlatan Marriage Story, hayatın içinde yer alan üstelik son derece olağan ve şimdiye kadar farklı perspektiflerden defalarca kez anlatılmış bir konuyu tüm doğallığı ile ele almayı başarıyor. Harika oyunculukları ve dokunaklı öyküsü ile ön plana çıkan film olay örgüsünün anlatımındaki sıra dışı akış işe dikkat çekiyor. Çekim teknikleri nedeniyle izleyici zaman zaman bir tiyatro performansı izlediğini düşünebiliyor.
Uncut Gems
New York’ta altın ticaretinin döndüğü bölgede geçen Uncut Gems’in başrolünde Adam Sandler bulunuyor. Zengin ve ünlü kişilere satış yapan kuyumcu dükkanı sahibi rolündeki Sandler, mallarının bir kısmının çalınmasıyla birlikte dükkan sahibinin nasıl karıştığını harika bir şekilde izleyiciye aktarmayı başarıyor. Ünlüler camiasındaki ilişkileri değişik bir açıdan yansıtan film içindeki kaosu sonuna kadar götürmeyi başarıyor ve sonuyla seyirciye bir bakıma ters köşe yapıyor.
The Meyerowitz Stories (Meyerowitz Hikayeleri)
Manhattan’daki sofistike sosyetik yaşamdaki mücadelelerin Noam Baumbach’ın gözünden anlatıldığı film aile içi gerilimleri son derece sağlam bir zeminde durarak yansıtmasıyla ön plana çıkıyor. Adam Sandler ile Ben Stiller’ı uzun yıllar sonra kamera karşısında bir araya getiren The Meyerowitz Stories diyalog ağırlıklı bir film olmasının yanı sıra arka planına New York’u alıyor. Film kişilere ve o kişilerin hayatlarına özel olaylar zincirine odaklanmasına karşın izleyenler her diyalogda ve her sahnede kendilerinden bir parça bulmayı başarıyor. Woody Allen esintilerinin de zaman zaman görülebileceği bu filmin gerçekçiliği biraz da diyalogların iç içe geçmiş olmasından kaynaklanıyor.
To All The Boys I’ve Loved Before (Sevdiğim Tüm Erkekler)
Jenny Han’in aynı adlı kitabından uyarlanan To All The Boys I’ve Loved Before en sevilen romantik komedi klişelerine yer vermesine rağmen bunları küçümseyici olmayan bir farkındalıkla ve harika bir uyumla izleyicinin karşısına çıkarıyor. Film insanların kaybetme korkusu nedeniyle nelerden vazgeçebildiğini göz alıcı bir gerçeklikle anlatıyor. Sonuçta izleyicinin aklında kalan şu oluyor; acaba herkes bir şeyler hissettiği kişiye karşı olan duygularını korkmadan ifade edebilseydi ya da mektup yazarak anlatabilseydi kaç insanın yazgısı yaşanandan farklı olurdu?
The Two Popes
Gerçek olaylardan uyarlanan The Two Popes’ta Anthony Hopkins ve Jonathan Price kilise için bir kriz anında bir araya getirilen iki papa rolünü göz kamaştıran bir şekilde hayata geçiriyor. Film, aralarında bir rekabet olan, değişimi savunan Arjantinli papa Francis ile dogma kurallara bağlı Alman papa Benedict arasındaki dostluğu konu alıyor. Adeta bir oyunculuk dersi niteliğindeki performanslara sahne olan The Two Popes baştan sona izleyicinin merakını uyandırmayı başarıyor.
Bird Box
Bilim kurgu ve gerilim öğelerini son derece başarılı bir şekilde bir araya getiren Bird Box aynı zamanda bir roman uyarlamasıdır. Sandra Bullock’un başrolde olduğu filmde Tom Hollander kısa bir rolü olmasına rağmen kalpleri fethetmeyi başarıyor. Film hikayesinin, kurgusunun ve oyunculuklarının iyi olmasıyla ön plana çıkıyor. Gerilim düzeyinin film boyunca hiç azalmaması izleyicilerin koltuklarına çivilenmesine neden oluyor. Karanlıktan aydınlığa çıkmanın zorluğunu son derece etkileyici bir şekilde anlatan Bird Box sıra dışı bir hayatta kalma filmi olarak sinemaseverlerin kalbini feth ediyor.
Enola Holmes
Stranger Things ile kalplerde taht kuran Millie Bobby Brown’ın başrolleri Henry Cavill ve Sam Claflin’le paylaştığı Enola Holmes’ta Sherlock Holmes’un kız kardeşinin hikayesi anlatılıyor. Helena Bonham Carter’ın canlandırdığı annelerinin kaybolması ve onu bulma serüveninin işlendiği filmden daha fazla keyif almanın yolu aslında feminist okuma ile izlemekten geçiyor. Film Enola, annesi ve erkek egemen üçlemesinde birçok feminist noktaya parmak basıyor. Bunlara ilişkin ipuçlarını yakalamak hiç şüphesiz filmin seyir zevkini artırıyor.
Gerald’s Game (Oyun)
Stephen King uyarlaması olan Gerald’s Game gerilim dozu gayet iyi ayarlanmış bir film olma özelliğini taşıyor. Film olaylara dair anlatımların nerede ve ne zaman kesileceğini çok iyi ayarlamış olmasıyla dikkat çekiyor. Stephen King’in bir psikolojik gerilim dehası olduğunu bir kez daha kanıtlaması aslında filmin ne kadar başarılı bir uyarlama olduğunun da göstergesi haline geliyor. Hayatta kalma konulu filmleri sevenlerin listelerinin ilk sıralarında yer alan Gerald’s Game psikolojik öğeleriyle de izleyiciyi farklı ruh hallerine sokmayı başarıyor.
El Camino: A Breaking Bad Movie (El Camino: Bir Breaking Bad Filmi)
Walter White öldükten sonra uzaklara kaçan Jesse Pinkman’ın yaşadıklarını anlatan film bazı kişilere göre bir Breaking Bad bölümü havasını yaratıyor. Tüm zamanların tartışmasız en iyi dizisinin devam filmi olan El Camino: A Breaking Bad Movie genel anlamda Breaking Bad atmosferini yakalamış olması ile dizinin tutkunlarının kalbini çalmayı başarıyor. Filmin sinematografisi de en az dizideki kadar ön plana çıkıyor. Ayrıca soundtrack çok iyi olmasına karşın hikayenin önüne geçmiyor. Vince Gilligan farkından mı kaynaklandığını bilemiyoruz ama dizinin bittiği yerden sonrasını konu edinen El Camino: A Breaking Bad Movie, Breaking Bad’in damaklarda bıraktığı tadın aynısını bırakmayı başarıyor. Eğer bu filmi hala izlemediyseniz en kısa zamanda izleme listenize dahil etmenizi öneriyoruz.
Triple Frontier
Triple Frontier’in Başrollerini Ben Affleck, Charlie Hunnum, Oscar Isaac ve Pedro Pascal gibi oyuncuların paylaştığı Triple Frontier nn başarılı ekip soygunu filmlerinden biri olarak kabul ediliyor. Deniz Kuvvetleri’nde birlikte görev yapan bir grup arkadaşın son bir iş için Güney Amerika’ya gitmesini ve bundan sonra yaşananlar filmde çarpıcı bir şekilde anlatılıyor. Paraguay, Arjantin ve Brezilya sınırındaki uyuşturucu ticareti ve beş arkadaşın Latin Amerikalı bir karteli yıkmak için verdiği mücadeleye odaklanıyor.