İçindekiler
Karate Kamil oyunuyla kendisini tanıyıp sevdiğimiz Cemre Özkurt ve arkadaşları, San Francisco’da Worm Animation adında bir oyun şirketi açtılar. Worm Animation’un son yapımı “Beat The Game” gerek uluslararası otoriteler tarafından “geçer” not almayı başardı ve şimdiden adını dünyaya duyurdu.
Yerli şirketin yapımının yabancı otoriteler tarafından da beğenilmesinin gurur verici olduğunu söyleyebiliriz.
İki hafta önce yayınlanan oyunu biz de incelemek istedik. Öncelikle şunu vurgulayalım Beat The Game, İngilizce’nin yanında yüzde yüz Türkçe dil desteği de sunuyor. Bu da Türk kullanıcıların işini önemli düzeyde kolaylaştırıyor.
Beat The Game gerek konusu gerekse ile oynadığım en ilginç oyunlardan biri. Aslında oyunun konusunu anlatmak pek de kolay değil. Her şey Mıstık isimli karakterin, zeminin yarım metre yuklarısında seyreden aracı ile yaptığı kazayla başlıyor. Mıstık’ın içine düştüğü evren absürd, soyut bir paralel evren konumunda. Karşılaştığımız mekanlar bir yanda fütüristik; bir yandan da retro. Mıstık’ın görevi bu garip evrendeki sesleri, bazı eşyalar yardımıyla toplamak ve stüdyoda doğru besteyi çalabilmek. Mıstık ancak bunu başarırsa sonraki adıma geçebiliyor.
Ancak burada ilginç bir nokta var: Mıstık’ın geçmişi veya motivasyonuna değinilmiyor. Alternatif evren hakkındaki sırlar da açığa çıkmıyor. Yani gerek karakterin geçmişi gerekse alternatif evrenin oluşumu karanlıkta kalıyor.
Mıstık Harikalar Diyarında!
Oyun için Mıstık harikalar diyarında ibaresini rahatça kullanabiliriz. Zira eski model ses kaydedicisiyle Drone’ların, UFO benzeri figürlerin, havada uçan “Sauron” tipi göze benzeyen figürlerin seslerini ve pikap gibi cihazlardan çalan ezgileri kaydetmek zorunda. Bunun için “N” tuşundan faydalanıyor. Oyunun benzersizliği burada ortaya çıkıyor. Daha önce hiçbir zaman böyle bir mimari ile karşılaşmamıştık. Bir örnek daha verelim: Mıstık, kumsalda bir taş buluyor ve taşı denize atarak, taşın sesini kaydediyor. Çölde gezerken her nasılsa bir trampet buluyor ve bunu bir Cola kutusu üstünde kullanıyor. Çıkan melodi ise doğruca ses stüdyosuna gidiyor.
Karakterimiz, UFO sesinden, Cola kutusu melodisine kadar tüm sesleri kaydederek nihai DJ olma yolunda ilerliyor. Karakter, müzik parçalarını üretirken bazı melodilerin sesini artırabiliyor ve azaltabiliyor. Kahramanın amacı muhteşem bir konser vermek.
Mıstık’ın yalnız olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Zaten yalnız olduğu bölümlerde Mıstık’ın yüz ifadesine bakarak ne kadar hüzünlü olduğunu görebiliyorsunuz. Oyunun bir bölümünü sadece ses kaydedicisi ile geçiren figür, ilerleyen bölümlerde kedi gibi giyinmiş bir kadın ile karşılaşıyor. Karşılaşmanın ardından; yüz ifadesi pek değişmese de Mistik’in eskisinden daha mutlu olduğunu hissediyorsunuz.
Beat The Game zaten ses odaklı bir yapım olduğu için ses efektleri konusunda tam puan almayı başarıyor. Grafikler ise nispeten zayıf. Zaten oyundan, Witcher, Arkham Knight veya Resident Evil 7 grafikleri beklemek hayalcilik olur. Nispeten zayıf derken, “kötü” ibaresini kullanmıyoruz. Gerek oyunun genel grafikleri gerekse ara animasyonlar tatminkar.
Oyunun eleştirebileceğimiz diğer nir noktası ise kamera açıları. Kamera açılarını istediğiniz gibi değiştiremiyorsanız ve maalesef bazen gittiğiniz yere ulaşmak için birkaç tur atmanız gerekiyor. Bu konuda “N” tuşunu tavsiye edebiliriz, böylece çevrenizdeki her şeyi görüyorsunuz. Gereken noktaya ulaşmanız önemli ölçüde kolaylaşıyor.
Beat the Game, Steam platformu üstünden 9.99 dolar gibi cüzi bir ücretten satılıyor. Açıkça söylemek gerekirse Worm Animation iyi bir iş çıkarmış ve daha önce hiç denenmemiş şeyleri denemekte cüret etmiş. Beat the Game bazı ufak tefek kusurlarını saymazsak fiyatına göre son derece eğlenceli bir yapım. Oyun, gerekli satış rakamlarına ulaşırsa devamı gelebilir ve söz konusu evren ve karakterler hakkındaki gölgede kalmış şeyler de ortaya çıkabilir.