İçindekiler
Yazar ve müzisyen Tuna Kiremitçi, her ne kadar bugünün gereği olan modern teknolojileri kullansa da “eski günlere” olan özlemini dile getirmekten de geri durmuyor.
Sence Tuna Kiremitçi’nin teknoloji ile arası nasıl? Hakkını vererek kullanabiliyor mu?
Benim gibi 70’lerin ilk yarısında doğanlar için yönetmen dostum Ketche’nin harika bir tabiri var: Son analoglar. Sahiden de bir “son analog” olarak görüyorum kendimi. İlk romanını daktiloyla yazmış son kuşaktanım. Analog işlere büyük muhabbet besliyorum. Ancak matrak olan şu ki, analog işler her geçen gün biraz daha dijital bilgi gerektiriyor. Bu yüzden kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
Sosyal ağları aktif olarak kullanıyorsun. Binlerce takipçin var. Bu platformlarda sana gelen mesajları da takip edebiliyor musun?
Sosyal ağları kullanmak biraz da mecburiyetten. Çünkü sen kullanmazsan birisi “fake” hesap açıp senin ağzından saçmalamaya başlıyor. Sonra gördüm ki sosyal ağlar kendimizi doğrudan ifade edebilmemiz için aslında kıyak bir yol. Şöhret dediğimiz sahiden de bir yanlış anlaşılmalar bütünü. Sosyal ağda bunu bir nebze telafi edebiliyorsunuz. Okurla ve dinleyiciyle doğrudan muhabbet kurarak.
Bugüne kadar Twitter ya da Facebook’dan aldığın en ilginç mesaj (ya da mention) neydi?
Valla en ilginci mail yoluyla geldi. Antalya’dan yazan bir lise öğrencisi “Öğretmenim ödev verdi, rica etsem romanınızın özetini yollar mısınız?” diye soruyordu. Ben de dedim ki “Aferin genç dostum, seni ileride yüksek mevkilerde görmek isterim.”
İşin gereği teknolojiden ve sosyal ağlardan nasıl yararlanıyorsun? Sosyal medyanın sana yardımcı olduğunu düşünüyor musun?
Dedi€im gibi, bugün bir flark›y› analog olarak kaydetmek için bile asgari teknoloji bilgisine sahip olmak flart. Bu yüzden ö€reniyoruz mecburen. Ayr›ca bizim gibi alternatif ifller yapanlar için klasik medya d›fl›ndaki mecralar› kullanmak hay›rl›. Yoksa medyadaki güç dengelerinin insaf›na kal›yorsunuz. Onun da sa€› – solu hiç belli olmuyor. Bir de teknoloji ifli kolaylaflt›r›yor ama sentez yapmas›n› beklememek laz›m. Attilâ ‹lhan’›n dedi€i gibi, sentez baflka yerde yap›l›yor.
En çok para harcadığın teknoloji hangisidir? Yenisi çıkar çıkmaz aldığın bir teknolojik cihaz var mı?
Akıllı telefonuma yeni sürüm indirmediğim için bazen oğlumun alay konusu olsam da, en azından ne var ne yok öğrenmeye çalışıyorum. Müzik teknolojisiyle daha çok ilgiliyim. Gitarlar, klavyeler, kayıt programlarıyla falan… Yaratıcılığı artırmasalar da insana zaman kazandırıyorlar. Zaten işin sırrı burada: Teknolojiye hakim olursan zaman kazanıyorsun. Ama o sana hakim olursa zamanını öldürüyor.
Sosyal ağları kullanmak biraz da mecburiyetten. Çünkü sen kullanmazsan birisi “fake” hesap açıp senin ağzından saçmalamaya başlıyor.
İnternetten alışveriş yapar mısın? En son ne satın aldın? Hangi sitelerden alışveriş yapıyorsun?
Arada mesleki duyurular için Facebook’a para uçlandığım oluyor. Amazon’dan alışveriş yapıyorum. Telefona uygulamaları indiriyorum. Şarkı ve film satın alıyorum. Hepsi o kadar. Pek havalı değilim yani. Sofya’da Çinlilerden aldığı giysileri Bulgarlara satan ve her şeyi internetten yapan bir arkadaşım vardı. “Niye daha yakınındaki Türklerden almıyorsun?” diye sorduğumda “Çünkü onlarla telefonda konuşmak gerekiyor” dedi. Bu bence günümüzü özetliyor.
Aktif olarak takip ettiğin internet siteleri hangileri?
Edebiyat konusunda Afili Filintalar ve Egoist Okur sitelerini tek geçerim. Ranini.tv televizyonu, Zaytung da gündemi takip için ideal. Tolga Akyıldız, Sadi Tirak, Güven Erkin Erkal gibi sevdiğim müzik yazarlarının blogları var. İngilizce ve Fransızca yayınlara da internetten ulaşıyorum.
Bilgisayar oyunlarıyla aran nasıl? PC’de ya da konsolda oyun oynar mısın? Hangi oyunları oynarsın? Ne kadar ilgilisin?
Eskiden menajerlik ve strateji oyunlarına çok düşkündüm. Hatta Football Menajer sevgim romanıma bile girmiştir. Oyunlar sayesinde bir ara orta halli bir takımı çalıştıracak kadar teknik direktörlük ve küçük bir uygarlığı yönetecek hükümdarlık bilgisine sahiptim. Şaka bir yana, artık ne yazık ki pek zaman bulamıyorum.
e-Kitap okuyucular hakkında ne düşünüyorsun? Babil.com’un Calibro isimli ürününü deneme fırsatın oldu mu?
Aslında bu işin Calibro’ya kadarki hikâyesi çok ilginç. Milenyumun başlarında e-Kitap teknolojisi olaya çok hızlı girmişti. Hatta Frankfurt Kitap Fuarı’nda “Sorry Herr Gutenberg!” diye pankart bile açtılar. Ne var ki o zaman matbaanın egemenliği devam etti. Gutenberg’i yenemediler. Ama şimdi çok daha mantıklı ve ekonomik bir stratejiyle geliyorlar. Calibro bütün bu deneyimlerin ürünü ve hepimiz için iyi bir haber. Babil her zaman ne yaptığını bilen bir sitedir zaten.
Genel olarak Türk okurunun e-kitap kavramına nasıl tepki vermesini bekliyorsun? Sence okuma alışkanlığını arttırabilir mi?
Çetin Altan’ın deyimiyle “anadilinin yazı boyutundan kopuk” bir toplum olduğumuzdan şahsen mucize beklemiyorum. Gençlere az okuyorlar diye kızmak kolay ama günümüz dünyasında hâlâ kitap okuyan gençlerin olması bile mucize bence. Onlar bu teknolojinin hakkını verecektir. Belki e-kitap sayesinde yazarların kaderi değişecektir. Belki de korsana dur denecektir. Şu an hayal edemediğimiz şeyler olacaktır. Neden olmasın? Yani bu konuda kötümserlerin en iyimseriyim.