İçindekiler
Bitcoin meselesi nedir?
Bazılarının yeni bir gelecek, bazılarınınsa yeni bir yatırım aracı olarak gördüğü Bitcoin meselesini bir de Kalust Şancıoğlu’nun kaleminden okuyun.
Dijital para konusunu açıklamadan önce hepimizin yakından takip ettiği ve köşeme “vesile” olan Bitcoin’i tanımlayayım. Tanımı daha iyi anlayabilmek için öncesinde bilmemiz gereken birkaç kavram var.
Elektronik İmza: Diğer bir adı “sayısal imza”dır. Elektronik imza, “sanal” olarak kullanılan, “ıslak imza” muadili yasal kimlik doğrulama sistemidir. Başka bir elektronik veriye eklenir ya da başka bir elektronik veri ile mantıksal bağlantısı bulunur. Nasıl ki elle attığımız imzalar her seferinde değişiklik gösteriyorsa yani her seferinde bire bir aynı imzayı atamıyorsak, elektronik imzamız da imzalamada kullanılan anahtarlardan oluşur ve imzalanan metne göre farklılık gösterir (içeriğin matematiksel olarak işlenerek benzersiz bir değer bulunması ile oluşturulur).
Temelinde kişinin “elle” atmış olduğu imzaların tarayıcıdan geçirilmiş hali olan sayısallaştırılmış imzası, göz retinası, ses kaydı gibi biyolojik özelliklerinin kaydedilerek kullanıldığı biyometrik önlemleri içeren elektronik imzaları veya bilginin bütünlüğünü ve tarafların kimliklerinin doğruluğunu sağlayan sayısal imzaları bu kapsamdadır.
Ülkemizde 23 Ocak 2004 tarihli Resmi Gazete’de ilan edilen, 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’nda geçen “elektronik imza” kavramı sayısal imzadır. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın Cybersoft tarafından geliştirilen Dahilde İşleme Rejimi projesi, 1 Ağustos 2005 günü, TÜBİTAK Kamu Sertifika Hizmet Sağlayıcısı’nın lanse edildiği basın toplantısının hemen ardından Bakan Kürşat Tüzmen tarafından açılmıştır. Hammadde ithal eden, üretimi ise doğrudan ihraç eden 2000’i aşkın kurum dahilde işleme rejimi (DIR) ile ilgili tüm işlemlerini E-Tuğra, e-Güven ve TURKTRUST’dan aldıkları sayısal imza sertifikaları ile gerçekleştirmeye başlamışlardır.
Dijital Cüzdan: Bu sistem güvenli ve kolay alışveriş için, kredi kartı verilerinin kullanımını ortadan kaldırır. Uygulamaya geçtikten sonra sanal POS bulunduran firmalardan alışveriş yapılmasına olanak tanımış ve e-ticaret firmalarının cirolarını artırmalarına katkıda bulunmuştur. Müşteri süratli, kolay işlem yapabilir ve tüm ödemlerimi bir ekrandan izleyebilir (kart bilgilerini vermek zorunda kalmaz ve böylece “acaba kart bilgilerim saklanıyor mu, başıma bir şey gelir mi?” korkusundan da kurtulur).
Dijital Para: E-ticaret sitelerinde halen ağırlıklı olarak kullanılan kredi kartlarının yerini gelecekte dijital paranın alacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Sanal kart uygulamaları da bunun temelidir. Dijital para, gerçek hayattaki paranın internete taşınmış halidir. İnternette nakit para ile harcama yapamazsınız (havale ve EFT harici). Gerçek para yerine, dijital ortamda kullanabileceğiniz bir mekanizma olması gereklidir. Üst paragrafta anlattığım dijital cüzdanınızın içine “koyduğunuz” para da dijital paradır. Dijital hesap cüzdanınızda sadece kredi kartınızı değil nakit paranızı da taşırsınız.
Peki, “Bitcoin” Nedir?
Bitcoin, bir merkeze bağlı olmayan ilk dijital para birimidir. Banka ya da takas kurumu kullanmadan internet üzerinden tüm dünya üzerinde gönderilip alınır. Herhangi bir düzenleyici limiti, ön şartı yoktur ve hesap dondurulamaz. Bitcoin, “madenci” uygulaması adı verilen uygulamada, internet üzerindeki iş kalemlerinin yapılması sonucu kişiler tarafından üretilir. 2008 yılında Bitcoin ilk duyurulduğunda, bir madenci iş birimi karşılığı yüksek miktarda Bitcoin’ler kazanılırken, sistemdeki Bitcoin miktarının artması ile uygulamadan dijital para kazanmak her geçen gün zorlaşmıştır ve kişiler madencilikten değil de gerçek para birimlerinden Bitcoin satın almak suretiyle sisteme girmeye başlamışlardır. Her bir iş kaleminin Bitcoin değeri farklıdır. Gerçek hayatta olduğu gibi düşünün; bir taksi şoförü ve bir beyin cerrahı saat başına farklı ücretlendirmeler ile çalışırlar. 1 Bitcoin için gereken iş miktarı ise sistem tarafından “otomatik!” olarak belirlenir ve Bitcoin’ler yukarıda anlattığım dijital cüzdanda saklanır.
2040 yılına kadar üretilecek, dijital olarak dolaşımda bulunacak Bitcoin miktarı ise sistemde belirlenmiştir (şu anda sistemde dolaşan miktarın yaklaşık iki katına ulaşarak 21milyon Bitcoin olması öngörülmüştür).
Bitcoin gönderimlerinde elektronik imzalar kullanılır ve nihayetinde bir “madenci” tarafından onaylandığında işlem gerçekleşir (birkaç dakikalık bir süre zarfında).
Bitcoin sistemine güveni artırmak için yazılım tamamen açık kaynaklıdır ve dileyen herkes kaynak kodunu “gözden geçirebilir”. Bitcoin, gerçek yani fiziksel para birimine dönüştürülebilir.
Dünyada özellikle bankacılık sisteminde sorun olan ülkelerde, para transfer güçlükleri nedeni ile Bitcoin’e talep oluşmuş ve dijital paranın popülaritesi (dolayısı ile “değeri”) artmıştır. Nihayetinde de Bitcoin sisteminin adı, bankacılık sisteminden muzdarip olanlar tarafından “finansal cennet” olarak belirlenmiştir. Tabii dijital paranın yüksek getirisinin yanında “kur oynaklığının” çok fazla olduğunu da unutmamak gerekir. Bitcoin ile gerçek para birimleri arasında “değişim” yapan “sanal Bitcoin büroları”na yapılan bir dijital saldırı sonucu, Bitcoin’in değerinde birkaç gün içerisinde % 60 azalma olduğuna da şahit olunmuştur.
Bahsi geçen sanal döviz büroları, Türk Lirası da dahil olmak üzere Bitcoin’lerinizi dilediğiniz para birimine anında çevirip, kredi kartınıza (banka hesabınıza) transfer etmektedirler.
Bitcoin’i ilgi çekici hale getiren, aslında insanların gerçek hayattaki finansal sisteme duydukları güvensizlik ve gerçek paraya “dokunmaya” her geçen gün daha da uzaklaşmalarıdır. İşin komik olan tarafı dijital para dediğimiz ve konuştuğumuz bu yeni sistemi, zaten yıllardır kullanıyor olmamız.
Dijital parayı daha iyi kavrayabilmek için, paranın ne olduğunu ve dünya üzerindeki para sistemini anlamamız gerekir. Aslında parasal sistem çok basittir ama sistem terimler, parasal oyun ve dinamikler eklenerek karmaşıklaştırılmıştır.
Konuyu özetleyelim…
Dünyadaki nüfus ve “ihtiyaçları!” arttıkça/artırıldıkça para ihtiyacı da artar. Teknolojinin, ekonominin temeli olan ABD’nin bankacılık sistemine yönelelim. ABD paraya ihtiyaç duyduğu zaman FED’e yani Federal Bankaya gider ve der ki “bana para lazım”… Federal banka da bunu hemen kabul eder.
Şimdi konuyu basitleştireyim…
O gece ABD yetkilileri hemen özel kâğıtlara bazı şekiller, hologramlar çizerler ve bunu taklit edilemeyecek kâğıtlar haline getirirler. Bu kâğıtların adı devlet tahvilleridir. Ve aynı gece FED yetkilileri de özel kâğıtlara şekiller, hologramlar vs. ekleyerek paraları hazırlarlar. Ertesi gün ABD ve FED arasında (kâğıt!) takası gerçekleşir… Evet, bildiğiniz kâğıt! Ve birden ABD, FED’e borçlanır.
Şimdi işin ilginç tarafına geleyim…
ABD bankacılık sistemi, halka bu parayı kredi olarak verir ama hangi parayı?
ABD, FED’den aldığı parayı kasasına ekler ve dijital olarak para ABD bankalarının rezervlerinde tanımlanmış olur. ABD, bankacılık kanununa göre bu rezervin 9 katı kredi verebilir (verdiği kredinin % 10’unu rezervinde tutmak zorundadır). Dijital olarak ortada olmayan ve ABD bankacılık sistemi tarafından “türetilmiş” bir para var… FED’e faiz borcu var… Bu arada konunun devamı da var…
Bankadan ev almak için 900 USD alan ABD vatandaşı, bu parayı elden evin sahibine teslim edemez çünkü transfer bankadan yapılmak zorundadır. Neden mi? Çünkü ortada böyle bir fiziksel yani elle tutulur bir para zaten yok!
Peki ne oldu… ABD kasasına gerçek 100 USD’yi koydu (rezerv olarak tuttu). Olmayan 900 USD’yi kredi verdi. Krediyi alan parayı zaten göremedi ve tekrar bankaya geri vererek kendi hesabına yatırdı. Şimdi ne oldu? Banka rezervi 900 USD daha arttı. Olmayan 900 USD artık “var oldu” ama dijital olarak. ABD bankacılık sistemi bu 900 USD rezervinin karşılığında tekrar (%10 rezerv kanununa göre) 8100 USD kredi verdi… Derken bu sistem kendi kendine olmayan paralar, kredi ve faiz ikilemi ile artırılarak devam etti…
O zaman bu alınan krediler nasıl ödenecek?
Tabii ki çalışarak… Fiziksel kölelikte insanlar yatacak yer ve yiyecek almak için çalışırlardı… Dijital kölelikte de 30 yıllığına aldıkları evlerinin kredilerini ve yiyecek giderlerini ödemek için çalışıyorlar. Bu arada az bir miktar para artırabilirlerse, o para da yönlendirildikleri teknolojik gereçleri satın alma dürtüleri vs. ile ellerinden alınıyor.
Hemen bir örnek vereyim…
Birkaç yıl önce bir akılı telefon almak için, ülkemizdeki bir GSM operatörünün şubesine girdim. Telefonu nakit almak istedim ama satmadılar. Kredi kartı ile ödemek istedim ama kabul etmediler. Telefonu istiyorsam, kontratlı ve 12 taksitle (faturama yansıtılacak olan bedel ile) satın almak zorundaydım. Dikkat ederseniz, günümüz ekonomik sisteminde nakit her geçen gün azaldığı için insanlar dijitale yani kredi kartlarına ve dolayısı ile borç sistemine yönlendirilmektedirler.
Teknolojiden geldik nerelere! Ben yine Bitcoin’e döneyim.
Bitcoin mevcut parasal sistemin, farklı bir versiyonudur. Teoride, mevcut parasal sistemden biraz daha mantıklı bir sistemdir ama o da kısa bir sürede fiziksel para ile “bağlantı” kurmuştur. Sonunun ne olacağı ise meçhuldür…
Anlatmak istediğim şu ki Bitcoin, Yellow Money, Turuncu Portakal, Mavi Ördek gibi isimlerin verilmesinin hiçbir önemi yok…
Önemli olan sistemi anlayıp, sisteme göre yaşayabilmek. Çünkü para, borç demektir ve yukarıdan aşağı genişletilmiş bu borç çarkında en fazla borçlanan her zaman piramidin altındakilerdir.
İhtiyacınızdan fazla borçlanmamanız dileğim ile… Sevgimle kalın…
Bu yazı, Hardware Plus Ocak 2014
sayısında yayınlanmıştır.